28. ÖMER

 

İki elçi Mekke'ye dönüp, Necaşi'nin, Müslümanların tarafını tuttuğu ve kendi İsteklerinin reddedildiği haberini getirince, Kureysttlsr çok hiddetlendiler. Bu yüzden hemen Ebu Cehİl'in önderlisinde, mü'minlere yaptıkları işkencele­ri daha da arbnnaıya koyuldular. Ebu Cehil'in yeğeni Ömer de onun tavsiyelerini eksiksiz ve daha şiddetli bir biçimde yerine getiriyordu. Ömer o zamanlar yirmi-alü ya­şında, güçlü, yiğit ve kararından caydın lam az bir adamdı. Fakat dayısının aksine o dindardı ve bu yüzden yeni dine karsı çıkıyordu. Babası Hattab onu, Ka'be'ye ve içindeki tüm tann ve tanrıçalara saygı duyacak bir şekilde yetiştir­mişti. Bu yüzden onun İçin Ka'be ve içindeki putlar birbi­rinden ayrılmaz, tartışılmaz ve bozulmaz kutsal bir bütü­nü oluşturuyordu. Kureyş de bu bütünün içindeydi; fakat artık Mekke'de iki din ve iki toplum vardı. Ömer açıkça, bu sorunun bir tek nedeni olduğunu görebiliyordu. Buna sebep olan adam ortadan kaldırıldığında, ona göre tüm so­run çözülecekti Başka çıkar yol yoktu ve bu yol denen­meliydi. Usun süreden beri bunlar aklında yer ediyordu. O gün elciler Mekke'ye geldiğinde, kafasındakiler ortaya dö­küldü ve hemen evine gidip kılıcını aldı. Evden çıktıktan kısa bir sür» sonra kendi kabilesinden Nuaym İbn Abdul­lah'a rastladı. Nuaym Müslüman olmuştu, fakat Ömer'den ve diğer akrabalarından korktuğu için bunu gizli tutuyor­du. Ömer'in yüzündeki bu hiddetli ifadeyi görünce, ona nereye gittiğini sormaktan kendini alıkoyamadı. «Muham-med'e (s.a.v.) Kureyş'İ ikiye ayıran o dinsize gidiyorum» de­di. Ömer «Onu öldüreceğim» derken; Nuaym, kendisinin de Öldürülebileceğine işaret ederek onu durdurmaya çalıştı. Fa­kat Ömer'in böyle bir nedeni önemsemeyen halini görünce onu belli bir sûre geciktirebilecek -Muhammed'e haber ver­meye yetecek kadar- başka bir neden buldu. Bu kendisi gibi Müslüman olduğunu gizleyen arkadaşlarını ele ver­mek anlamına geliyordu, fakat Nuaym, onların böyle bîr durumdaki bu davranışı nedeniyle kendisini affedecekle­rini, belki de taKdir edeceklerini umuyordu. «Ey Ömer.» dedi, «İlk önce gidip neden kendi ev halkını doğru yola ge-tirmiyorsun?» «Benim ev halkım da kim?» dedi. Nuaym.-«Enişten Sa'id (r.) ile kızkardeşin Fa tama (r.) da Muham-med (s.a.v.)'ln dinine girdiler. Onları kendi haline bırak­mamalısın» dedi. Ömer bir kelime bile söylemeden kızkar-deşinln evine doğru yöneldi. Zühre'nin fakir müttefiklerin­den biri olan Habbab (r.J, Sa'id ve Fatıma'ya Kur'an öğ­retmek için evlerine sık sık gelirdi; o sırada Habbab on­ların evindeydi, yanında henüz indirilmiş olan Ta-ha sû­resinin âyetlerinin yazılı olduğu kâğıtlar vardı ve beraber okuyorlardı. Ömer'in kardeşinin adını çağıran hiddetli se­sini duyunca, Habbab evin bir köşesine saklandı, Fatıma da yazılı Kur'an sayfalarını gömleğinin altına sakladı. Fa­kat Ömer onların okuyuşlarını dışardan duymuştu, içeri geldiğinde: «Duyduğum o ses neydi?» diye sordu. Onu, hiç bir şey duymadığına ikna etmeye çalıştılar. Ömer: «Duy­dum ve sizin de Muhammed'ö uyanlardan olduğunuzu öğ­rendim» dedi. Daha sonra eniştesi Said'in üzerine atıldı ve onu dövmeye başladı, Fatıma onları ayırmaya çalıştı­ğında, Ömer ona da bir tokat attı ve yüzünün derisi çat­ladı. Bunun üzerine ikisi de bir ağızdan: «Evet Müslüman olduk. Allah'a ve Rasulüne İnanıyoruz, ne yapacaksan yap.» dediler. Fatıma'nın yarası kanıyordu, Ömer kanı gö­rünce yaptığına pişman oldu. Onda bir değişildik oldu ve kardeşine dönerek: «Biraz Önce okuduğunuz şeyi bana ge­tirin ki, Muhammed'in ne getirdiğini Öğreneyim» dedi. Onlar gibi Ömer de okuma bilirdi, fakat Ömer kâğıdı istedi­ğinde kardeşi: «Onu sana veremeyiz» dedi. Ömer tanrı ve tanrıçalarına yemin ederek korkmamalarını, kâğıdı oku­duktan sonra geri vereceğini söyledi. Kardeşi onun yumu­şaklığını farketmişti ve şimdi İslâm'a girmesini daha çok istiyordu. Fatıma: «Ey kardeşim, sen şimdi üzerinde putpe­restliğin kirini taşıyorsun, ona ancak temiz olanlar doku­nabilir» dedi. Ömer gitti ve yıkandı, Fatıma da ona, üze­rinde Taha'nın ilk âyetlerinin yazılı olduğu sayfayı verdi.

Ömer okumaya başladı ve bir bölümünü bitirdiğinde: «Bu kelimeler ne kadar güzel ve ne kadar şerefli!» dedi. Hab-bab bunu duyunca saklandığı yerden çaktı ve: -Ömer, ümit ederim ki Peygamber (s.a.v.)'in duasmdaki Allah'ın seçti­ği kişi sen olursun, çünkü dün Peygamber (s.a.v.)'i: «Al­lah'ım, İslâm'ı ya Hİşam'ın oğlu Ebu'l-Hakem'Ie ya da Hat-tab'in oğlu Ömer'le güçlendir» diye dua ederken duydum». Ömer: «Ey Habbab! Muhammed (s.a.v.) şimdi nerdedir, ona gideyim de islâm'a gireyim» dedi. Habbab, ona Pey­gamber (s.a.v.)'in Safa kapısı yanındaki Erkam'ın evinde mü'minlerle beraber olduğunu söyledi. Ömer kılıcını tek­rar kınına soktu ve Safa'ya gidip, evin önünde durdu, adı­nı söyleyip kapıyı çaldı. Nuaym (r.) onlara haber ver­mişti, bu yüzden Ömer'in gelişi onları şaşırtmamıştı, fakat onun sesindeki yumuşaklığa hayret etmişlerdi. Mü'minler-den biri kapıya giderek anahtar deliğinden baktı ve üzün­tü İçinde Peygamber (s.a.v.)'e: «Ey Allah'ın Rasulü, ger­çekten de Ömer, kılıcıyla birlikte» dedi. Hamza: «Bırakın içeri girsin, eğer iyi niyetle geldiyse hoş geldi, ama eğer kötü niyetle geldiyse onun kafasını kendi kılıcıyla keseriz»

dedi. Peygamber <s.a,v.) de bunu uygun gördü ve onu ke­merinden tutup odanın ortasına çekerek: «Ey Hattab oğlu Ömer, seni buraya getiren ne? Herhalde Allah senin üze­rine mucize gönderdi» dedi. Ömer de-. «Ey Allah'ın Rasulü. sana, Allah'a, Rasulüne ve getirdiklerine inandığımı söyle­mek İçin geldim» dedi. Peygamber: «Allahu Ekber (Allah Büyüktür)» dedi, bu şekilde evdeki herkes Ömer'in Müslüman olduğunu anlamış oldu ve hepsi tekrar tekbir getir­diler[1]

Ömer'in Müslüman olduğunu gizlemesi sözkonusu de­ğildi. Bunu herkese, özellikle de Peygamber (s.a.v)'e en çok düşman olanlara duyurmak istiyordu. Daha sonraki yıllar­da şöyle derdi: «O gece İslâm'a girdiğimde kendi kendime şöyle düşündüm: Mekke'de Allah'ın Rasulüne en düşman olan kim, gidip ona Müslüman olduğumu söyleyeyim? He­men aklıma gelen cevap Ebu Cehil idî. Ertesi sabah kalkıp Ebu Cehil'in evine gittim kapısını çaldım. Kapıyı açtığın­da: «Hoş geldin ey kardeşimin oğlu, seni buraya getiren ne?» dedi. Şu cevabı verdim: «Allah'a Rasulüne ve onun getirdiklerine inandığımı sana söylemek için geldim» «Al­lah belanı versin!» dedi, -Getirdiğin .haberlere de lanet ol­sun». Daha sonra kapıyı yüzüme kapadı[2].

 

 



[1] 1.1. 227.

[2] I.I. 230

 

The CHM file was converted to HTM by UNLICENSED version of ChmDecompiler software.
Download ChmDecompiler via: http://www.zipghost.com