51.   Uhud'a Yürüyüş

 

Ordu, Medine ile Uhud'un ortasındaki Şeyheyn'e uia-şıncaya kadar güneş batmaya başlamıştı, Bilâl ezan oku­du. Namazdan sonra Peygamber (s.a.v.) orduyu .gözden ge­çirdi. O zaman, yaşları küçük olmasına rağmen savaşa ka­tılmak isteyen sekiz çocuğu farketti. Aralarında, sadece onüç yaşında olan Zeyd'in oğlu Üsame (r,) ve Ömer'in oğ­lu Abdullah (r.) da vard? Peygamber (s.a.v.) bu sekiz ço­cuğa Medine'ye geri dönmelerini emretti. Onlar karşı çık­tılar. Ensar'dan biri, Evs'in Harise kolundan olan onbeş yaşındaki Ebu Rafi'nin iyi bir ok atıcısı olduğuna dair Peygamber (s.a.v.)'i ikna etti. Bu yüzden Rafi'nin kalma­sına izin verildi. Fakat annesi Safi'nin kabilesinden biri ile evlenen Necd kabilesinden Samura kendisinin güreşte Rafi'den daha iyi olduğunu iddia etti. Peygamber (s.a.v.) de onların kendilerini göstermesine izin verdi. İki çocuk hemen birbirlerine girdiler ve Samura iddiasının doğru ol­duğunu ispatladı. Bu nedenle onun da kalmasına izin ve­rildi. Diğerleri evlerine geri gönderildi.

Mekke'liler, müslümanlann üstlerine gelmesini ve böy­lece tüm güçleriyle ve süvari birlikleriyle onlara salduTna-yı istiyorlardı. Peygamber Cs.a.v,) bunun farkındaydı. Bu nedenle sayılarının az oluşunu dengeleyecek bir konum al­maya ve düşmanın ümitlerini boşa çıkarmaya karar ver­mişti. Fakat bunu başarabilmesi için bir rehbere ihtiyacı vardı. Bu nedenle bir soruşturma yaptı ve Beni Harise kabilesinin o bölgeyi iyi bilen   bir   adamını   rehber   olarak aldı.

Medine'de o gece Hanzala (r.) ile Cemile (r.) evlen­diler. Cemile o gece rüyasında kocasını Cennet'in dışında beklerken gördü. Kapı açılıp kocası içeri girmiş ve kapı tekrar kapanmıştı. Cemile uyandığında: «Bu şehadet- do di. ikisi birlikte kalkıp güsul abdesti aldılar ve sahalı na­mazını kıldılar. Daha sonra Hanzala karısına veda etti Fakat karısı ona sarıldı ve bırakmadı. Bunun üzerine tek­rar yattılar. Daha sonra Hanzala kendisini karısının etki­sinden kurtarıp, güsul abdesti alacak kadar bile bekleme­den silahlarını aldı, zırhını giydi ve evden ayrıldı[1]

Peygamber (s.a.v.) orduya güneş doğmadan Şeyheyn -den ayrılma emri verdi. Fakat fbn Ubey, gece boyunca ken­di taraftarlarıyla konuşmuştu. Ordu harekete hazır olun­ca, üçyüz münafıktan oluşan taraftarlarıyla birlikte İbn Ubey, Medine'ye döndü. Orduyla birlikte kalan oğlu Abdullah ise bundan çok utanmıştı. îbn Ubey ayrılmadan ön­ce Peygamber (s.a.v.) 'le konuşmadı bile. Kendisine nereye gittiğini soran Ensardan bazılarına ise şu cevabı verdi «O bana karşı çıktı ve değersiz adamların sözüne uydu. Bu kötü seçilmiş noktada hayatlarımızı feda etmemiz için bir neden göremiyorum». Cabir'in babası Abdullah onların arkasından gitti ve şöyle bağırdı: «Allah aşkma, Peygam­berinizi ve halkınızı düşman karşısında terketmeyin» On­lar sadece şu cevabı verdiler: "Eğer savaşacağınızı bilsey­dik, sizi terketmezdik. Fakat çatışma olacağını tahmin et­miyoruz». Abdullah: «Ey Allah'ın düşmanları» dedi, -Al­lah, Peygamberini sizsiz de zafere ulaştıracaktır».

Sayıca yedi-yüze inen ordu, düşmana doğru biraz iler­ledi. Daha sonra, hâlâ karanlıkta, sağa dönüp volkanik bir kaya yığınından geçerek Uhud eteklerine ulaştılar. Tek­rar dönüp kuzey-batıya doğru yöneldiler. Şafağın sönük ışıklarında Mekke kampını biraz sollarında, biraz da aşa­ğılarında görünceye dek ilerlediler. Daha sonra yine ıîer-

leyip düşmanla Uhud dağı arasındaki yerlerini aldılar. Ne yapması gerektiğine karar veren Peygamber (s.a.v.) bi­neklerden inme ve konaklama emri verdi. Bilal ezan oku­du ve hepsi arkaları Uhud dağına dönük olarak sıralanıp sabah namazını kıldılar. Savaşın konumu da bu şekilde olacaktı. Çünkü düşman kendileriyle Mekke arasında yer alıyordu. Namazdan sonra Peygamber (s.a.v.) onlara şöyle hitap etti: «Gerçekten bu gün siz karşılığı ve ecri bol olan bir gündesiniz. Ne yaptığının farkında olan ve nef­sini sabır, sebat, gayret ve istekle buna adayan kişi için büyük mükâfatlar vardır.»[2] Peygamber (s.a.v.), konuşma­sını bitirdiğinde henüz Medine'den yeni gelen Hanzala yu­nma geldi ve onu selamladı.

Peygamber (s.a.v.), en iyi okçuları seçiyordu: bunla­rın arasında kendine en çok yakın olanlar Zeyd, Zühre ka­bilesinden kuzeni Sa'd ve Osman İbn Ma'zun'un oğlu Sa'ib idi. Okçuların, arasından elli kişiyi seçip, esas gücün sol tarafındaki tepeye yerleştirdi. Onların başına da Evs'li Ab­dullah İbn Cübeyr (r.) 'i lider olarak görevlendirdi. Onlara bazı emirler verdi ve şöyle dedi: «Oklarınızla bizi onların atlılarından koruyun. Onların arkamızdan dolaşıp bize sal­dırmasına izin vermeyin. Savaş bizim lehimize de gitse aleyhimize de gitse yerinizden ayrılmayın.. Eğer düşmanı yendiğimizi görürseniz, bunda bizim de payımız olsun de­meyin, eğer öldürüldüğümüzü görürseniz, yardıma gelme­yin.»[3]

Bir başka zırh giyerek eline bir kılıç aldı ve salladı. «Bu kılıcı hakkıyla birlikte kim alacak?» diye sordu. Ömer hemen almak üzere ilerledi, fakat Peygamber (s.a.v,) yü­zünü ondan çevirdi ve tekrar: «Bu kılıcı hakkıyla kim ala­cak?» diye sordu. Zübeyr almak istediğini söyledi, fakat Peygamber (s.a.v.) yine yüzünü çevirdi ve sorusunu üçün­cü kez tekrarladı. Hazreç'li bir adam olan Ebu Dücane: "Onun hakkı nedir, ey Allah'ın Rasulü?» dedi. Peygamber (s.a.v.) :  «Onun hakkı, düşmanla kılıcın ağzı eğilene dek savaşmandir» dedi. Ebu Dücane : «Onu hakkıyla birlikte alıyorum» dedi. Peygamber (s.a.v.) de kılıcı ona verdi Onun kırmızı sarığı Hazreç arasında ölüm sarığı olarak meşhurdu. Miğferinin üstüne bu sarığı taktığında, bunun düşman üzerine Ölüm saçmak anlamına geldiğini herkes biliyordu. Onun saflar arasında bu niyetle kılıcını salla­dığım görünce Peygamber (s.a.v.), «Bu, buradaki ve bu zamandaki durum hariç, Allah'ın yasakladığı ve sevme­diği bir durumdur» dedi

[4]

 



[1] U) W. 2/3.

[2] W. 221.

[3] I. I. 560.

[4] I. I. 461.

 

The CHM file was converted to HTM by UNLICENSED version of ChmDecompiler software.
Download ChmDecompiler via: http://www.zipghost.com