Peygamber (s.a.v.):
«Ümmetimin en iyisi benim dönemimdedir-, sonra onlardan sonrakiler daha sonra
onlardan sonrakiler gelir»[1] dedi
ve kendi çağında yaşayan ümmetinin, yani Ashabının çokluğuna sevindi.
Bir'keresinde ashabından on kişiye uğradı ve onları Cennetle müjdeledi. Bunlar;
Ebu Bekir, Osman, Ali, Abdurrahman îbn Avf, Ebu Ubeyde, Talha, Zübeyr, Zühre'îi
Sa'd ve Hanif olan Zeyd1-in oğlu Sa'ld idi. Onlardan önce diğer bazı kimseleri
de cennetle müjdelemişti. Hadis kitapları onun bu on kişi ile ilgili
övgülerinden ve bunlardan başka kimselere de cennetle ilgili verdiği
haberlerden bahseder, örneğin bir hadiste: «Cennet şu üç kişiyi arzular: «Ali,
Amnıâr[2] ve
Selman»[3]
buyurulur. Peygamber (s.a.v.) Fatuna (r.) ya da şöyle demiştir: «Sen, îmran'ın
kızı Meryem hariç, Cennetteki kadınların en üstünüsün»[4]. Ali
(rj'nin Peygamber (s. a.v.)'den aldığı hikmeti gelecek nesillere ulaştıracak
olan en önemli ileticilerden biri olacağına işaret ederek onun hakkında; «Ben
bilginin şehriyim, Ali de onun kapısı»[5].
Umuma, hitaben de: «Benim Ashabım yıldızlar gibidirler; hangisini izlerseniz
hidayet bulursunuz»[6] demiştir.
Tebûk'ten döndükten
sonra adamlar kendi aralarında artık savaşın bittiğini düşünerek konuşmuşlardı.
Onuncu yıl boyunca çeşitli delegelerin gelmeye devam etmesiyle bu düşünce o
denli yerleşti ki, mü'minlerin çoğu silah ve zırhlarını satmaya başladılar.
Fakat Peygamber (s.a.v.) bunu duyunca,, böyle yapmalarını yasakladı ve: «Ümmetimden
bir bölümü, Deccal gelinceye kadar hak için savaşmaya devam edecek» dedi.
Bunun yamsıra: «Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız»[7] ve
«Kendisinden sonra daha kötüsü gelmeyecek olan hiçbir zaman olmaz»[8] da
demiştir. O insanları, ümmetinin bozulma sonucunda hristiyan ve yahudilerj
izlemeye başlayacağını söyleyerek uyarmıştır: «Siz, onları adım adım zira'
zira' izleyeceksiniz, öyle ki eğer onları zehirli bir kertenkele çukuruna
girseler, siz yine onların peşinden gideceksiniz[9]
Kıyametten önce insanlığın genelde yaşayacağı en büyük düşüşü de ifade
ediyordu: «İslâm garip olarak başladı, yine garip olacaktır»[10].
Yine de Allah'ın onları bırakmayacağım vadetmekten geri kalmamıştır: «Allah,
bu ümmete her-yüzyılın başında dinini yenileyecek birini gönderecektir»[11]. Bir
başka sefer Ashabdan bazıları Peygamber (s.a.v.}'in «Ey kardeşlerim!» diye
birkaç kez bağırdığını duymuşlardı. *Ey Allah'ın Easulü, biz senin kardeşlerin
değilmiyiz1?-diye sorduklarında: «Sizler benim arkadaş lanınsınız. Fakat benim
kardeşlerim henüz gelmeyenler arasındadırlar Başka rivayetlerde de: «Son günlerde gelecek
olanlardır» cevabını vermişti. Konuşma tarzı büyük ruhsal öneme sahip olan
kişilerden bahsettiğini gösteriyordu.
Son günlerin çok kötü
olmasına rağmen o günlerde, doğru yolu bulmuş anlamına gelen Mehdi adında bir
halifenin çıkacağını da haber vermiştir; «Mehdi benim ümmetimden çıkacak,
geniş alınlı ve uzun burunlu olacak. Daha önceden kötülük ve zulümle dolu olan
dünyayı doğruluk ve adaletle dolduracak. Yedi yıl hükmedecek.»[12].
En sonunda Mehdi'den
sonra veya onun hükmünün son yıllarda Deccal gelecek, «sağ gözü üzüm gibi, tüm
ışığı gitmiş kör bir adam»[13].
Yeryüzünde büyük tahribat yapacak ve anlattığı yalanlarla da daha da çok
insanı kendi tarafına çekecek. Fakat ona karşı savaşan bir grup mü'min
bulunacak. «Onlar savaşmak için dayanırken» dedi Peygamber, (s.a.v.) «namaz
kılmak için saflara dizildiklerinde Meryem oğlu İsa gökten inecek ve onlara
imamlık yapacak. Allah'ın düşmanı, İsa'yı görünce, tuzun suda eridiği gibi
eriyecek. Eğer bırakılsa hiç kaîmaymcaya kadar erir; fakat Allah, onu tsa'nm
eline düşürecek. İsa (a.s.) da onun kanını mızrağının ucunda insanlara
gösterecek» [14].
Peygamber (s.a.v.}
aynı zamanda kıyametin yaklaştığını gösteren birçok işaretleri de haber
vermiştir. Bunlardan biri insanların çok yüksdk binalar inşa etmesidir.
Ömer'in oğlu Abdullah (r.Vın babasından rivayet ettiği bir hadiste bu
belirtiler daha açık bir şekilde anlaşılmıştır:
Ömer anlatıyor: «Günün
birinde, Resulullah (s.a.v.)'in yanında bulunduğumuz sırada elbibesi bembeyaz,
saçları simsiyah üzerinde yolculuk belirtileri görülmeyen ve böyle iken hiç
birimizce tanınmayan bir kimse geldi.
Nihayet
Kur'an'da açıkça sözü
edilmeyen ve islam "bilginleri arasında çeşitli biçimlerde ve görüşlerde
ele alınan bu konuya ilişkin daha geniş bilgi için bakınız: Muhammed
Hamidullah, İslam Peygamberi, Cilt I. Sayfa 681-696, İstanbul 1980; Ebul Âlâ.
el Mevdudi, islam'da îhya Hareketleri, s. 46-48, Ankara, 1967; Avni tlhan,
Mehdilik, İzmir, 1978 (İNSAN Y.)
Peygamber (s.a.v)'in
yanma oturdu. Dizlerini dizlerine dayadı, her iki avucunu iki uyluğu üzerine
koyup: «Ya Muhammed, İslâm nedir? Bana söyle« dedi. RasuluIIah (s.a.v.) «İslâm
Allah'tan başka hiç bir ilah olmadığına ve Muham-med'in Allah'ın Rasulü
olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan'da oruç
tutman ve yoluna gücün yeterse Beyt'i hac etmendir» dedi. O: «Doğru
söylüyorsun» dedi. Biz hem soruyor hem de doğruluyor diye onun haline
şaşırdık. Ondan sonra «îman ne~ dir? Bana söyle» dedi. RasuluIIah (s.a.v.):
«Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, ahiret gününe iman
etmendir. Bir de hayır ve şer kadere iman etmendir» dedi. O; «Doğru
söylüyorsun» dedi. Ve: «İhsan nedir?» diye sordu. RasuluIIah (s.a.v.);
«Allah'a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O'nu görmüyorsan da
O seni görüyor» dedi. O yine: «Doğru söylüyorsun» dedi ve «Saat'İ (Kıyameti
veya ne zaman kopacağını) bana haber ver» diye devam etti. Resulullah (s.a.v.):
«Bu konuda sorulanın sorandan daha fazla bilgisi yoktur» diye cevap verdi. O:
«öyle ise emarelerini (belirtilerini) bildir» dedi. RasuluIIah (s.a.v.) cevap
olarak. «Cariyenin kendi sahibini doğurması'[15] ve
yalın ayak, sırtı çıplak, fakir koyun çobanlarının hangimizin kurduğu bina
daha yüksek diye yanşa çıktıklarını görmendir» dedi. Bundan sonra o kimse
gitti, o gittikten sonra bir sure kaldım! sonra Peygamber (s.a.v.) «Ya Ömer,
soranın kim olduğunu biliyor musun?» diye sordu. «Allah ve Rasulü daha iyi
bilir» dedim. Peygamber (s.a.v.) «O Cibril idi. Size dininizi öğretmek için
geldi dedi»[16].
[1] B. LXH, ı.
[2] Bak. böl. XXVI.
[3] Tır. XLVI, 33.
[4] A. H 64. Kur'an
meleklerin Meryem'e şöyle dediklerinden bahseder: -Meryem, şüphesiz Allah seni seçkin kıldı, seni arındırdı ve
alemlerim kadınları üzerine seçti,- (Al-i
îm-ran: 42).
[5] Tir. XLVI, 20.
[6] F. XXVI, Menultıb
es-Sahabe.
[7] B. LXXXi, 27.
[8] B. XC1I, 4.
[9] M. XLVII, 6.
[10] M. I. 232
[11] A. D XXXVI, 1.
[12] A. D. XXXV,
4.
[13] M. LII, 20
[14] M. LII, 9
[15] Bir kız çocuğu doyuran bir kadın, son zamanlardaki
çocukların anne-babalarına karsı saygısız davranmaları nedc-nıvle hunıen hemen
kızının cariyesi gibi olacaktır Bu so-zun ikinci bolumu sadece sosyal düzeydeki
konusu degıl, **ym zamanda Kabil'in Habıl'ı öldürmesine son muhru vu racak
olan, yerleşik hayatın göçebe hayat üzerinde zafer kazanmasını da kastediyor.
[16] M. I. I