Hidayet ne demektir?
Hidayet, ‘insanı doğruya sevk etme’ manasına geldiği gibi ‘o doğruyu yaratmak’ manasına da gelir. Doğruya sevk eden, insan veya başka bir şey de olabilir. Kuran-ı Kerim’de Hz. Peygamber (sav) hakkında;
“Habibim! Elbette sen insanları dosdoğru yola hidayet etmektesin” buyrulmuştur. (56)
Demek ki bu manada insanlar hidayet edebilir yani doğru yola sevk edebilir.
Yine Kuran-ı Kerim hakkında: “Elbette bu Kuran, en doğru yola hidayet eder” (57) buyrulmuştur. Demek ki Kuran da hidayet eder. Fakat ikinci manadaki (hidayeti yaratma) ancak Allah’a mahsustur.
Peygamber (sav) amcası Ebu Talib’in hidayete ermesini çok istemiş ama (Ehl-i sünnetin genel görüşüne göre) bu talebi gerçekleşmemiştir.
Cenab-ı Mevla (cc)
“Sen dilediğini hidayete erdiremessin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir”, buyurmuştur. (58)
56 (Şura: 52)
57 (İsra: 9)
58 (Kasas: 56)
Şeyh Yahya El-Abbasi (ks) genç iken, bir seferinde vazifeli olduğu köydeki bir içki müptelası şahsa, Gavs’a gittiği takdirde kesin bu beladan kurtulacağını söyler. Bunu duyan Gavs (ks) onu yanına çağırarak:
“Molla Yahya, cahil değilsin, nasıl böyle söylersin? Bilmez misin ki mutlak tasarruf Allah’a aittir. Dilediğini hidayete ancak Allah erdirir. Peygamber (sav) amcasını hidayete erdirebildi mi? Nuh (as) oğluna, hükmedebildi mi? Lut (as) karısını ikna edebildi mi?” diye uyarmış ve yukarıdaki ayeti okumuştur.
Bu sebeple ifrat ve tefrite kaçmamalı, kâinatın mutlak sahibi ve melikinin Allah (cc) olduğunu unutmamalıdır.