Mahmud-i İncir fagnevi hazretleri, insanları Hakka davet eden, onlara doğru yolu gösterip, hakiki saadete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velilerin on birincisidir. Maveraünnehrin Tur-i Sina gibi mukaddes bir yer olmasına vesile olan, orayı nurlandıran büyük âlim ve velilerden olan Mahmud-i İncir fagnevi, Buhara’nın Fagne köyünde doğdu. 1315 senesinde vefat etti. Mimarlık ile geçinirdi.

Hace Ârif-i Rivegeri hazretlerinin derslerinde ve sohbetlerinde yetişip, kemâle geldi. Maddi ve manevi ilimlerde zamanının büyük âlimlerinden oldu. İnsanları irşad etmek ve onlara saadet yolunu göstermek için hocasından icazet aldı. Birçok âlim yetiştirdi. Binlerce kimsenin, dalaletten hidayete, yani sapıklıktan doğru yola ve saadete kavuşmasına vesile oldu. Yetiştirdiği âlimlerin en büyüğü ve kendisinden sonra halifesi Hace Ali Ramitenidir.

Hocası Ârif-i Rivegeri’den icazet alıp, insanları doğru yola irşad ile vazifelendirilince, vaktin gereği sesli zikre başladı. Sesli zikre ilk başlaması, hocasının vefat hastalığı sırasında, Riveger tepesi üzerinde olmuştu. Hace Ârif bu zaman; “Şimdi vaktidir” buyurdu. Bu sözünü, kabulüne işaret tutmuşlardır. Hace Ârif Rivegeri’nin vefatından sonra, Kale Kapısı önündeki mescitte sesli zikre devam eyledi. Vaktinin büyük âlimlerinden Hace Muhammed Parisa’nın dedelerinden Mevlana Hafızuddin, âlimlerin üstadı Şemsüleimme Hulvani’nin işareti ile, Buhara’da, o zamanın en büyük imam ve âlimlerinin huzurunda, Hace Mahmud’a; “Siz hangi niyetle cehri (sesli) zikir ile meşgul oluyorsunuz?” diye sordu. Cevabında; “Uyuyanları uyandırmak, gâfillere işittirmek ve insanları dinin ana caddesi ve doğru yolu üzerinde yürütmek, hakikate teşvik etmek, böylece insanların, bütün iyiliklerin anahtarı, her saadetin esası olan tövbeye ve bir büyüğe bağlanmalarına sebep olmak istiyorum” buyurdu. Bunu duyunca, Mevlana Hafızuddin ona; “Niyetiniz böyle dürüst olunca, böyle zikretmeniz caiz olur.” dedi. Mahmud-i Encirfagnevi buyurdu ki: “Sesli zikri ancak, dili yalandan ve gıybetten, midesi haram ve şüpheliden temiz, kalbi riyadan ve gösterişten uzak, sırrı Rabbinden başka her şeye teveccühten münezzeh olan yapabilir.”


Özbekistan – Buhara’da defnolunmuştur.

Büyük âlim Ali Ramiteni anlatır:

Hace Mahmud-i İncir Fagnevi zamanında, dervişlerden biri Hızır aleyhisselamı gördü ve ona; “Bu zamanda kendisine uyulacak şeyh kimdir?” diye sordu. Hz. Hızır, “Hace Mahmud-i İncir Fagnevidir.” dedi.

Hz. Hızır ile görüşüp o suali soran zatın, Ali Ramiteninin kendisi olduğunu bildirmişlerdir.

Bir gün Hace Ali Ramiteni, Hace Mahmud-i İncir fagnevi’nin bağlıları ile Ramiten sahrasında iken, havada uçan büyük beyaz bir kuş gördüler. Onların başlarının üzerine gelince, açık bir dille; “Ey Ali, kâmil er ol! Sözüne bağlı kal, yapıştığın eteğe sımsıkı sarıl, ahdini bozma!” dedi. Bu kuşu görmek, söylediklerini duymakla, arkadaşlarını bir hâl kapladı, kendilerinden geçtiler. Kendilerine geldiklerinde, kuştan ve konuşmasından sordular. Ali Ramiteni buyurdu ki:

O, Hace Mahmud-i İncir fagnevi idi. Allahü teâlâ ona bu kerameti ihsan eyledi. Şimdi Hace Dıhkan hastadır, Son anlarını yaşamaktadır. Onu ziyarete, yoklamaya gidiyor. Çünkü o, Allahü teâlâdan son nefeste, kendisine yardımcı olması için evliyasından birini göndermesini istemişti. Hace, bu sebeple onun yanına gidiyor.