Continued from:

Hakem olayı 

Muhterem kardeşlerim esulullah(SAV) 35 yaşında iken Kabei Muazzama seller tarafından yıkılmış, artık harabe olacak. Kureyşliler bunu yapmaya karar vermişler. Yapmaya karar verirken, “Onda sarf edilecek paraların helal olması lazım, helal olmasa biz buna sarf edemeyiz” demişler.

Ondan ötürü de faizi oraya koymamışlar. Af buyurunuz fahişelerle kazandıkları parayı koymamışlar, zulümle aldıkları parayı oraya koymamışlar. Bundan ötürü de Kabe’yi biraz kısaltmışlar. O hıfz-u İsmail Kabe’nin içindeymiş, kısaltmışlar.

Nihayet Kabe’yi yaparken Hacerul Esved’in yerine geliyorar. Fakat kim Hacer-ul Esved’i yerine koyacak? Onda anlaşamıyorlar. 12 kabile, her kabile şerefi kendinde biliyor. “Ben koyacağım.” diyor böylece az kaldı neredeyse çok büyük bir fitne olacak. Yani adam ölecek vs.

Nihayet bunlar toplanıyorlar, konuşuyorlar, istişare yapıyorlar diyolar ki:

“Bu kapıdan kim ilkin gelirse biz onu kendimize hakem kabul edeceğiz. O ne hüküm verirse onun hükmünü kabul edeceğiz.”

Allah(CC)’tan o kapıdan gelen Resulullah(ASM).

“İşte tamam kabul ettik. Muhammedül Emin” Fakat bakınız Peygamber Efendimiz(SAV) ne güzel bir şekilde bunları uzlaştırıyor. Aleyhisslatu vesselam abasını çıkarıyor, yere indiriyor. Hacer’ul Esved’i üzerine koyuyor.

“Gelin her bir kabileden bir kişi seçin, herkes tutsun ve kaldırsın. Bu şeref böylece hepinize ulaşsın.”

Her bir kabileden 1 kişi, kabile reisi tutuyor ve kaldırıyorlar. Yerine varınca Resulullah(SAV) tutup yerine koyuyor. Böylece yerine yerleşmesi Resulullah(SAV) ’in eliyle oluyor fakat herkes de bunu kaldırdığı için herkes de bundan pay alıyor. Hiç kimsenin aklına birşey de gelmiyor.

Böylece Peygamber Efendimiz(SAV) zeka bakımından, akıl bakımından, her işte en yüksek seviyede. Sadakatte, ahdde en yüksek seviyede.

Muhterem kardeşlerim,

….Resulullah(SAV), Hira mağarasında iken Ramazan ayının 17. gününde O’na ayet-i celile geliyor, Peygamber oluyor, ondan sonra Peygamberlik hayatı yaşıyor.

Aziz kardeşlerim,

Buraya kadar biz Peygamber(SAV)’in hayatı ile ilgili okuduk. Şimdi Resullah(SAV)’in zühdü ile ilgili biraz okuyalım.

Çok değerli kardeşlerim,

Peygamber Efendimiz(SAV), Kainatın Efendisi olduğu halde isteseydi Onunla beraber dağlar altın olup gelecekti. Fakat O hiçbir zaman dünyayı istememiş, hiçbir zaman dünyaya talib olmamış, hep Rabbini istemiş, hep Allah’ı istemiş(CC). Böylece annemiz Aişe(RA) anlatıyor:

“Yemin ederim bazan ay geçiyordu, evimizde yemek pişirilmiyordu. Ekmek yok idi. Biz hurma ile su ile iktifa ederdik.”

Resulullah böyle bir hayat yaşamış(SAV). Ümmetine her konuda örnek olmuştur. Ve ümmetine demiş ki:

“Ben sizin fakirliğinizden korkmam. Sizin zengin olacağınızdan korkacağım. Zengin olup……siniz ve helali haramı karıştıracaksınız. Ben ondan korkuyorum.”

hzmuhammedsav3

Muhterem kardeşlerim,

Birgün Peygamber Efendimiz(SAV) belli bir saatte çıkıyor. Yani hiç çıkmayacağı bir saatte çıkıyor. Çıkınca bakıyor ki Hazreti Ebubekir-i Sıddık geliyor (RA), Seyyidina Ebubekir-i Sıddık. Neyse

“Hayırdır Sen geldin?”

“Vallahi ben Resulullah’ın yüzüne aşık oldum. O’nu görmek için geldim. O’na selam vermek için geldim. O’nunla biraz sohbet etmek için geldim. Başka birşey değil.”

Bunlar böyle beraberken bakıyorlar ki Seyyidina Ömer de geliyor (RA).

“Ya Ömer hayırdır bu saatte sen evden çıkmıyordun?”

O diyor:

“Vallahi acıktım da çıktım biraz karnımı doyurayım.”

Resulullah(SAV) diyor ‘Bende de biraz var açlık. Ben de biraz acım. ”

Bunlar kalkıp gidiyorlar. Ebi’l Heysem Malik bin Teyhan, Ensarilerden zengin bir insan. Hem bağı bostanı çok. Hem de hayvanı çok. Ona gidiyorlar.”

Giderken Ebi’l Heysem evinde değil. Hanımı evde. Soruyorlar “Hani Ebi’l Heysem?”

Diyor: “Bize su almaya gitti. İçme suyu almaya gitti”

Muhterem kardeşlerim

Burası gibi oranın da her suyu içilmiyordu. Bazı sular kireçli idi. Bazı sular tatlı idi. hatta biliyorsunuz o tatlu suyu Hazreti Osman para ile satın aldı.

Bunlar bekliyorlar, bakıyorlar ki Ebi’l Heysem geldi. Büyük bir tulum beraberinde, zorla getirebiliyor, omuzuna almış getiriyor. Yere koyuyor hemen Resulullah’a yapışıyor (SAV).

“Babam annem Sana feda olsun hoş geldin Ya Resulallah. Ehlen ve sehlen Ya Resulallah”

O da malum çok seviniyor. Peygamber ona misafir geliyor daha sevinmesin mi? Bunları alıp hurma bahçeliğine götürüyor. Onlara bir sergi seriyor ve gidip Peygamber Efendimize(SAV) büyük bir salkım alıp getiriyor, suyu da yanına koyuyor.

“Alın Size su da Ya Resulallah”

Resulullah buyuruyor ki (SAV):

“Bize yetişmiş hurmalar alsaydın, salkımın hepsini kopardın.”

Salkım biliyorsunuz büyük olur, belki 10 kilodan fazla oluyor, 15 kilo 20 kilo oluyor.

“Ya Resullallah. Ben dedim ki bunu koparayım belki siz tam yetişmiş olanı yersiniz veyahut tam yetişmemiş olanı yersiniz.(Hurma birkaç şekilde yeniliyor. Yani yetişmiş olana ‘rutab’ diyorlar, tam yetişmemiş olana ‘büsr’ diyorlar.) Hangisini yerseniz serbestsiniz. Ben bol getireyim de hangisini yerseniz yeyin.”

Resulullah buyuruyor ki (SAV):

“Biz burada hem soğuk suyumuzu bol bol içiyoruz, hem hurmamızı bol bol yiyoruz, hem de gölgedeyiz, serindir. İşte bunlardan da sorulacağız.”

Bakınız burada Peygamber Efendimiz (SAV), çok basit bit nimet yani şu zamanımıza göre basit bir nimet. Hiçbirimiz bir meyve ile oturmuyoruz. Oturduğumuzda en az 3-4 meyve beraber koyuyoruz. Elma, portakal bilmem ne, ne…Bazen bazı kişiler 10 tane de koyuyor. En azından 2-3 tane meyve koyuyoruz. Bunlar 1 tane meyve bir de su bir de şey. “Bunlardan da sorulacağız.”