Cenab-ı Allah (c.c.) buyurmuştur ki:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“ Ey iman edenler! Tevbe-i Nasuh ile (bir daha yapmamak üzere, samimiyetle ) Allah ‘a tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin günahlarınızı örter. Peygamber’i ve onunla birlikte, iman edeleri utandırmayacağı günde, Allah sizi, içlerinden ve sağlarından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de, “Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla. Çünkü sen her şeye kadirsin” derler.”
(et-Tahrim, 8)
Ey kardeşlerim!
Unutma ki, “ Din, nasihattir”.
Nasihatlerin en önemlileri de kişinin kendi nefsine nesihat etmesi onu kötülüklere sokmaması ve evliyaullahı inkar felaketine atmamasıdır.
Ey kardeşlerim!
Eğer ki inkarın cehaletten dolayı ise, evvela bir aklını başına toplaman, tasavvuf ehlinin hayatlarını, yaşantı ve ibadetlerini anlatan kitapları mütalaa etmen gerekir. Bilmediğin şeyi inkar etmen haramdır.
Cenab-ı Mevla (c.c.) buyuruyor ki:
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
“ Bilindiğin şeyin üzerinde durma (peşine düşme). Çünkü kulak ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”
( İsra , 36)
Önüne üç tane yol çıkacak.
Biri; doğruluğu açık olan. Ona uy.
Biri; yanlışlığa açık olan. Ondan kaçın.
Diğeri ise; bilemediğin, karıştırdığın . Onu da bir bilene sor.
Senin bu inkar ettiğin (rabıta); doğruluğunda şüphe olmayan şeylerdir. İlmi ile amel eden alimler bu görüştedir. Bilemiyorum. Acaba senin bu inkarın İmam-ı Süfyan’a mı, yoksa taifenin efendisi Cüneyd-i Bağdadi’ye mi? İmam Gazali’ye mi, Fahreddin Razi’ye mi? Ebu Hsan Şazeli’ye mi? İbn-i Ataullah’a ve benzerlerine mi?
Tesbih çekmeyi, tasdik etmeyi, gece namazını, Duha namazını, iki tulu’ve iki gurub (gece ve gündüz) arasını ihya etmeyi, devamlı Allah ‘ı zikretmeyi –her ne kadar tamamı olmasa bile- çoğu günahları terk etmeyi gerektiren bu güzel yoldan insanları nasıl çevirebiliyorsun!?
Bak, Allah (c.c.) Rasulullah’ın (s.a.v.) ümmetine (sünnetten uzaklaşma hakkında ) nasıl nasihat ediyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“ Ey iman edenler! Allah ‘a ve Rasulü’ne hainlik etmeyin. ( Sonra ) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz”
( Enfal, 27 )
Bu inkarın ile Rasulullah’ın (s.a.v.)senden razı olacağını zannediyor musunuz?
Cenab-ı Mevla’nın (c.c.) şu buyurduğunu hatırla:
لَا تَجْعَلُوا دُعَاء الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاء بَعْضِكُم بَعْضًا قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الَّذِينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنكُمْ لِوَاذًا فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
“( Allah veya Rasulü’nün) emrine muhalefet edenler, başları bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elem verici bir azab isabet etmesinden sakınsılar.”
( Nur :63 )
Sana , tarikatı ve onun içindeki vazifeleri inkar etmektense, hayırlı bir inkar yolu göstereyim mi?
Haram olduğunda şüphe olmayan bir günahı işleyeni inkar et. Gelirken, giderken, kendi semtinde onları gözlerinle görüyor, gece gündüz kulaklarınla işitiyorsun. Bunları inkar etmen senin üzerine vaciptir. Bak, vacibi nasıl terk ettin de, bilmediğin, üzerini vazife olmayan ve seni ilgilendirmeyen şeylerle meşgul oldun. Hatta seni mahcup düşürecek bir iş yaptın.
Bundan daha gerekli bir şey söyleyeyim mi?
Kıyamet günü, hesap sorulmayan evvel ailene, çoluk-çocuğuna Allah ‘a ita’ati, günahları terki ve dini vazifelerini öğrenmelerini emret. Çünkü onlar senin süründür. Sen de onlardan mes’ulsün.
“ Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mes’ülsünüz”.
( Cami’u’s-Sağır,6370)
Onları ihmal etmen ise senin dinine kıymet vermemene delildir.
Bundan daha mühim bir şey söyleyeyim mi? Allah ‘a isyan etmekten kendini sakın. Azalarını, hele hele seni Cehennem çukuruna tepe takla yuvarlayan dilini haramdan koru. Çünkü ;
“ Kim çok konuşursa, çok hata eder. Kim çok hata ederse, günahı çok olur. Kimin günahı çoksa, Cehennem ona daha layıktır.”
( Riyazü’s-Salihin, 1519 , Cami’uS-Sağır:8990)
Sana bundan daha da öenmli bir şey söyleyeyim:
Hileden, hıyanetten, aldatmadan, kin, hased , ucub ve böbürlenmeden ve seni hakkı ehline vermekten meneden o kibirden, kalbini temizle.
İmam Gazali (r.a.) İhya isimli kitabında der ki:
“ Kim ki bu tasavvuf ilminden nasibi yoksa, onun son nefeste kötü akıbetle gitmesinden korkuyorum. Nasibin en azı ise, onu kabul etmek ve onu ehline bırakmak (yani bilmeden o konuda konuşmamak)dır. “ Rabıta ise bu tasavvufun kaçınılmaz unsurlarındandır.
Unutma! İlim iki türlüdür: Kalb ilmi ki; insana faydası olan, bu ilimdir. Bir de lisanda (dilde) olan ilim ki: bu ilim ademoğlu üzerine Allah ‘ın delilidir. ( Bkz., Cami’u’s-Sağır:5517)
Hafız Celaleddin Sututi ( k.s.), Kam’i-l Muarız adlı kitabında şöyle der:
“İşte, konuyla ilgili benim seçmiş olduğum sözler bunlardır. Burada evliyaların makamında yüceliğine işaret vardır. Aklı dağınık olan (inkarcı)ların da yaptıklarına karşı ikaz vardır. Onlar kendilerini zeki zannediyorlar. Bozuk anlayışlarıyla , anlayamadıkları şeylere teşebbüs ediyorlar. Kur’an-ı kat’i olarak belirttiği herhangi bir nassa bakmıyorlar . Hz. Rasulullah’ın (s.a.v.) buyurduğu bir hadis-i şer,fe de yapışmıyorlar. İz’an ve şeref sahibi, mezheb imamlarının sözleriyle amel etmiyorlar. Hakk ve irfan kanununa götüren meşhur olan bir hadis-i kudside Rabbimiz (c.c.)şöyle buyururlar.
“ Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse ben ona harb açmışımdır.
(M.Sünne: 1621)
Allah (c.c.) kime harp açarsa, o kimse ebediyen felah bulamaz.