Taassub’un hükmü nedir?

 

Taassup tutucu ve tarafgir olmak, kendi yolundan başkasını kabul etmemek demektir. Müslümanlar arasında taassup olmamalı, herkesi Allah’ın kulu, resulünün ümmeti olarak görmeli, mezhep ve cemaatleri Allah’ın bir rahmeti olarak görmelidir.
Peygamber (sav); “Ümmetimin ihtilafı rahmettir”, buyurmuştur. (66) Ehl-i sünnet olduktan sonra hangisi olursa olsun mezhepler haktır, ihtilafı ise rahmettir ve ümmetin faydasınadır. Aynı şekilde tasavvuf meşreplerinin ve meşayih-i kiramın (saadat-ı kiram) da çok olması müritlerin faydasınadır. Nitekim her insanın bir meşrebi vardır ve herkes ancak kendi meşrebine uygun bir mürşide gönül rızasıyla bağlanabilir.
Evliyalar güneşi, Şeyhimiz Seyyid Muhammed Raşid (ks) şöyle buyurmuştur: “Keşke her köyde üç veya daha fazla şeyh olsa, hep birlikte teveccüh yapsalar, Allah’ın kullarını hidayete erdirseler…”
66 (Keşful Hafa: 1/153)
Gözümüzün nuru Seydamız Şeyh Yahya El- Abbasi (ks) derdi ki: “Tarikatta taassup olmaz. Kitap ve Sünnet üzere olan her tarikat haktır. Hangi tarikata bağlı olursa olsun müminler kardeşimizdir. Mezheplerde de taassup olmamalıdır. Ehl-i sünnet olduktan sonra fark yoktur, hepsi haktır. Fakat dinde taassup olmalıdır. İslam en son ve hak dindir. Bugün Allah indinde başka din geçerli değildir. Herkes kurtuluşa erebilmek için Müslüman olmak zorundadır.”